Mode
Dark | Light
Email Me , μBlog me
or follow the feed  

Anadolu’da sarayların ortaya çıkışı

Cette note est une traduction par Nilda Taşköprü de la note Apparition du palais en Anatolie rédigée dans le cadre d’une bourse AMI à l’IFEA à Istanbul et a été publiée sur le site de l’IFEA : http://www.ifea-istanbul.net/ en tant que présentoir du mois d’octobre 2016

Önemli bir kişinin, özellikle de bir hükümdarın geniş ve gösterişli ikametgahı olan saray binaları, karşımıza, mükemmel bir iktidar simgesi ve dönemlere göre ifade ettiği yeni manalarla çıkar. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsüne gelirken önünden geçilen Fransız Sarayı, yukarıda sözü ettiğimiz ihtişam konusunu gayet güzel vurgulamakla birlikte, İstanbul’daki sayısız örnekten (Büyük Saray, Tekfur, Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi ve Yıldız Sarayı) yalnızca bir tanesidir. Görkemli bir mimari aracığılıyla gösterişçiliği ve işlevselliği bir araya getiren saray binaları, hem iktidar sahibinin ikametgahı, hem de idari bir merkezdir. Saray kelimesi, M.S. 15. yüzyıl itibariyle, Fransızcada şehir mahkemelerinin bulunduğu bina (adalet sarayı) anlamında da kullanılmaya başlanır. Türkçe ve Fransızcada da benzer ifadelere birçok örnek göstermek mümkündür; (Cumhurbaşkanlığı Sarayına karşılık Palais de l’Élysée veya adalet sarayı anlamındaki palais de justice gibi). Ayrıca İngilizcedeki palace kelimesinin etkisiyle, İstanbul’da isimleri içinde saray kelimesi geçen lüks oteller gibi; Simit Sarayı, Kahve Sarayı, ve Saray Muhallebicisi gibi mağazalar, kelimenin ticaret sektöründe de sıklıkla kullanıldığını gösterir.

IFEA Kütüphanesinde, saray binalarının ortaya çıktığını söyleyebileceğimiz, Tunç Çağı (M.Ö. 3000-1200) hakkında ilginç kaynaklara rastlamak mümkündür. Ekonomik ve toplumsal hayatın saraya dayandığı ve “saray medeniyetleri” diye de adlandırılan birçok medeniyet, Tunç Çağında ortaya çıkar. Saray, Mezotopamya’da M.Ö. 3. binyıl itibariyle, Sümer yazısının kullanıldığı metinlerde, “E2-KAL” kalıbıyla sıklıkla ifade edilmiştir. Bu ifadeye, M.Ö. 2. binyıl ortasında, Anadolu’daki Kapadokya Pazarları (Garelli 1963) ve Hitit döneminde (Bittel 1976) rastlanır. Kökenbilim meraklıları için, Sümerce “E2-KAL” kalıbının, Akatçaya ēkallum olarak geçtiğini ve Arapçadaki هيكل (haykal) kelimesinden de Türkçeye heykel diye aktarıldığını hatırlatalım. Aslen, ikamet edilen yer anlamına gelen kelime, istiare sonucu buranın tüm sakinlerini ifade eder. Yani eski Ortadoğu’da saray, yalnızca hükümdar ailesinin yaşadığı mekân olmayıp, ayrıca idari mercilerin de görevlerini icra ettikleri yerdir. Suriye’nin Deyrizor şehri yakınlarındaki Mari kentinin kraliyet sarayları[1], günümüze yazılı belgelerle birlikte ulaşmış örnekler arasında, en çok belgeye sahip olanlarındandır. IFEA Kütüphanesinde ve www.persee.fr sitesinde (bkz. aşağıdaki kaynaklar), Mari’de gerçekleştirilmiş kazılar ve burada bulunan arşivler hakkında çok sayıda yayın mevcuttur. Mari’deki, M.Ö. 2. binyıl dönemine ait kraliyet sarayı, 200 metre uzunluğunda ve 120 metre genişliğindedir. Sarayın giriş katında bulunan 300 oda, saray ve kraliyet idaresi ile ambarlara ayrılmış alanları, krala ait odaları, haremi ve kutsal mekânları birbirinden ayıracak şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca birçok bulgu; günümüze ulaşmasa da, toplam alanı ve oda sayısını ikiye katlayan, bir üst katı daha akla getirir. Sit alanı, zengin yazıtlarıyla (20 000 kil tablet) olduğu kadar, günümüze gayet iyi korunarak ulaşmış, resim, heykel ve çok sayıdaki nesne sayesinde binanın ihtişamı ve faaliyeti hakkında bir fikir verir. Burası, sarayın aslında, kralın gücünün somutlaştırılarak, iktidarın nasıl propogandasının yapılıp, ideolojisine hizmet edildiğinin harika bir örneğidir.

Çok sayıda belge ile birlikte günümüze ulaşmış saraylar bakımından, Anadolu zengin bir coğrafya olarak karşımıza çıkar. İlk kent devletlerinin ortaya çıktığı M.Ö. 4. binyılın ikinci yarısına (M.Ö. 3500-3000) tarihlenmesinden ötürü, son derece önem arz eden, Malatya yakınındaki Arslantepe kazılarında, her sene, sit alanı ile ilgili yeni ayrıntılar gün yüzüne çıkarılır. Bu kazılarda, pişmemiş tuğladan inşa edilmiş ve yer yer duvarların 2 metre kalınlığa ulaştığı “saray kompleksi” denen devasa yapı kısmen ortaya çıkarılmıştır. Söz konusu komplekste, tapınaklar olduğu kadar, idari işlere ayrılmış alan, avlu ve ambarlar da bulunur. Ayrıca birtakım çanak çömlek ürünlerinin, ilk defa toplu hâlde imal edilerek, standartlaşmasıyla erzak düzeni kolaylaştırılmıştır. Bu sit alanı ile ilgili olarak, bir saraydan söz etmek zordur, mesken teşkil edebilecek hiçbir odaya rastlanmamıştır zira. Bununla birlikte kazılar, yapının yalnızca bir kısmında yürütülmüştür ve söz konusu dönemin siyasi düzenine dair ayrıntılar bilinmemektedir. Yine de kil üzerine basılmış resmi mührü kırmadan açmanın mümkün olmadığı birçok mühürlü kalıntı, egemen sınıfın idaresindeki binayı ve toprakları nasıl düzenleyip, denetlediği hakkında bir fikir verir. Bu mühürlü kalıntılar ve “saray kompleksinin” devasa mimarisi, diğer kesimlerden giderek ayrılan, idareci sıfatındaki egemen sınıfın otoritesinin ve toplumsal konumunun bir işaretçisidir.

Buna karşılık, M.Ö. 2. binyıl başında Anadolu’da yazının ortaya çıkmasıyla birlikte, her kentte bir sarayın bulunması sıradanlaşır. “Prens” adı verilen ilk hükümdarların isimlerine, Orta Tunç Çağına (M.Ö. 2000-1700) ait Kaniş (bugünkü Kültepe, Kayseri) belgelerinde rastlanır. Buradaki saray yıkıntıları arasından, Kaniş hükümdarı Warşama’ya hitaben yazılmış bir mektup 1955 yılında bulunmuştur. “Warşama Sarayı” diye geçen bu sarayda, taş temeller üzerine oturan pişmemiş kil tuğlalardan örülmüş altmış küsur oda bulunur. Bu yapıdan daha eski başka bir binanın daha olduğu bilinmektedir ve hâlihazırda F. Kulaksızoğlu’nun başkanlığında yürütülen çalışmalarda, M.Ö. 3. binyıla tarihlenen, belki de bir saray olan devasa bir kompleksi gün yüzüne çıkarılmaktadır. “Warşama Sarayı”, prens ve eşinin ikametgahıdır, fakat sarayda kraliyet ailesi ve hizmetkarların yanı sıra, bazı üst düzey yetklililer de yaşamıştır. Saray, aynı zamanda Anadolu topraklarını (dönem itibariyle kent devletleri söz konusudur) işleten idari merkezdir. Ticaret de doğrudan saraya bağlıdır. Kervanlar birçok vergiye tabidir ayrıca idareciler, mevkileri dolayısıyla satın almada öncelik hakkını kullanırlar. “Warşama Sarayı”, en tanınmış örnek olmakla birlikte, idareyle ilgili tüm işlemlerin bir arada sunulduğu bu türden bir binanın tüm kentlerde bulunduğu düşünülür. Her ne kadar kralın “tanrıların yardımcısı” rolünü, büyük ihtimalle Hitit Krallığından önce de taşıdığı düşünülse de, kralın bu rolünden, ancak Hitit Krallığının Anadolu’da geç Tunç Çağı döneminde ortaya çıkışı itibariyle kesin şekilde bahsetmek mümkündür. Başkent Hattuşaş’taki (Çorum, Boğazkale) kraliyet sarayı, birbirine avlu ve revaklar aracılığıyla bağlanan çok sayıda binanın bir araya gelerek oluşturduğu bir bütünün, geriye kalan yerleşimden istihkam surlarıyla ayrıldığı ilk saray örneklerinden biridir. Bu açıdan, Topkapı Sarayının düzeniyle bir benzerlik kurmak mümkündür.

Saraylar, Tunç Çağı sonrasında, ekonomik ve toplumsal hayatın merkezi oldukları “saray medeniyetlerindeki” yerlerini kaybetseler de kraliyet ikametgahı olmaya devam eder. Günümüzde de ihtişam ve etkileyiciliklerini koruyan saraylar, bir medeniyetin hüner ve becerilerine hâlen işaret etse de sarayların, büyük eşitsizlikleri “meşrulaştıran” bir mantığın ürünü olduğunu yadsımamak gerekir.

Metin: Néhémie Strupler, Eylül 2016 Çeviri: Nilda Taşköprü, Eylül 2016

Genel kaynakça

Aurenche Olivier (Ed.) 1977 Dictionnaire illustré multilingue de l’architecture du Proche-Orient ancien COLL XLI b 003

Bittel Kurt 1976 Les Hittites BA 04-04

Forest Jean-Daniel 1996 Mésopotamie, l’apparition de l’Etat VIIe-IIIe Millénaires Or Gén 081

Garelli Paul 1963 Les assyriens en Cappadoce COLL I B 19

Mari Kraliyet Sarayı

Parrot André 1958 Mission archéologique de Mari : Volume II : Le palais : Architecture COLL II 068

Parrot André 1958 Mission archéologique de Mari : Volume II : Le palais : Peintures murales COLL II 069

Parrot André 1959 Mission archéologique de Mari : Volume II : Le palais : Documents et monuments COLL II 070

Parrot André 1974 Mari capitale fabuleuse HA Syr Si 02 I

Rouault Olivier 1977 Mukannisum : L’ administration et l’économie palatiales à Mari HA Ass Gén 01 XVIII

MARI Annales de Recherches Interdisciplinaires COLL XIII A 08 Volume 1 à 7

Arslantepe Saray Kompleksi

Frangipane Marcella 2001 «Arslantepe-Malatya: A Prehistoric and Early Historic Center in Eastern Anatolia», dans Gregory McMahon and Sharon Steadman (éd), The Oxford Handbook of Ancient Anatolia: (10,000-323 BCE) https://dx.doi.org/10.1093/oxfordhb/9780195376142.013.0045

Frangipane Marcella 1997 A 4th Millennium Temple/Palace Complex at Arslantepe-Malatya. North-South Relations and the Formation of Early State Societies in the Northern Regions of Greater Mesopotamiai, Paléorient 23.1: 45–73

Frangipane Marcella (éd.) 2010. Economic Centralisation in Formative States. The Archaeological Reconstruction of the Economic System in 4th Millennium Arslantepe

Kaniş Sarayı

Cecile Michel 2001 Correspondance des marchands de Kanish au début du IIe millénaire avant J.-C.

Özgüç Tahsin 1986 Kaniş II Eski yakındoğu’nun ticaret merkezinde yeni araştırmalar / New Researches at the Trading Center of the Ancient Near East HA Ana Si 074

Özgüç Tahsin 2003 Kültepe Kanış/Neşa : The earliest international trade center and the oldest capital city HA Ana Si 177

Hattuşaş Sarayı

Alp Sedat 1993 Beitrage zur Erforschung des hethitischen Tempels, Kultanlagen im Lichte der Keilschriffexte HA Ana Gén 200

Bittel Kurt 1970 Hattusha The Capital of the Hittites HA Ana Si 064

Neve Peter 1982 Büyükkale die Bauwerke : Grabungen 1954-1966 HA Ana Si 030

Neve Peter 1992 Hattusa-Stadt der Götter und Tempel : Neue Ausgrabungen in der Haupstadt der Hethiter HA Ana Si 070

[1] Mari Kraliyet saraylarının hâlihazırdaki durumu ile ilgili, American Association for the Advancement of Science tarafından hazırlanmış, Ağustos 2016 tarihli rapora bkz. Assessing the Status of Syria’s Tentative World Heritage Sites Using High-Resolution Satellite Imagery https://www.aaas.org/page/ancient-history-modern-destruction-assessing-status-syria-s-tentative-world-heritage-sites-7